21 Temmuz 2015 Salı

Çizgisel Bilinç



Her geçen gün gerçekliğini kaybediyor hüzne sığdırdığım küfürler…  Küçük bir Frida yaşıyor gözlerimde… İçimden soğuk nehirler geçiyor… Çevrede uçuşan hayaller tutsak ediyor hasta bilincimi… Tanrı beni duyamayacak kadar yükseklerde, hayat ise bir erk biçimi…

Zaman ve mekân mefhumu siliniyor git gide, iki düşünce arasındaki kanyon oluyorum... Bazen de çürüyen bir ağacın muğlak kökleri… Hayatın yorgun çığlıklarını dinlemek umutsuz bir kapana dönüşüyor varoluş mucizesi içinde… 

Büyüttüğüm bir bitkidir artık ölüm, susuz yalnızlık gibi sarar gövdemizi…  Yalnızlık reddidir birazda… Rutin,  dingin kişisel bir uçurum oluverir, baştan yazar Tanrı oyunu…

Getirir insan kendi suretini gözünün önüne, başlar sonra gökyüzünden beslenmeye… Çalışır kazanmaya inişten önceki mükemmeliyeti… Bilgi ırmağının kenarında heba olur zaman... Sıkıştıramaz kimseyi doğru zamanın içindeki bir dilimin içine…

Her şey vakti geldiğinde olur, tek kutsal “korkudur” der ve üfler muhteşem neyzen batın efendi… 

Ve…

Birkaç hakikat kalır elimizde...


Sonra anlayış denizine atarız kendimizi,  yalan söyleriz sonra,  boğulmadık deriz… 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder