29 Mart 2013 Cuma

HAIK' US I






I


Bazen, edepsiz bir hüzün
Çöküverir
İnsanın geçmişine


II


hayat denen sahne,
suflörler
masum değil


III


ayakkabı kutusuna,
sakladım
tüm göçebeliğimi


IV


limanlar
ispiyonladı beni
fırtınaya


V


ruhumun çekmeceleri
tanrı’nın
müsveddeleriyle dolu



VI


bütünlük bir feryat,
insanı sağırlaştıran
içe açılan pencere


VII



zaman dilimlerinin yanına
acı kahve
huzur verir



VIII


bütün sözcükler
bir an’ı
doldurmaya yetmez


11 Şubat 2013 Pazartesi

Kim





Sen kim/ne sin?
Sakın cevap vermeye kalkma
sakın.
Sus, bırak bulutlar gelsin, geçsin
yağmurlarını bırakacaklarsa,
aralanacaklarsa, bırak.
Bir yolda yürüyen değilsin sadece, 
yol, zehir, av ve avcısın sen
ama inanma bunlara sakın, bırak.
Niye sitem ettin kendine,
binlerce yıl önce kuşun biri öttü diye.
Gautama, Buddhalığını yaptı.
Birileri sordu, o cevapladı.
Bilir misin ne zor oldu,
'o adama' öğretmenlik yaptırtmak?
Siddartha 'geriye dönmeyenler'dendi...
"Ne fayda, bu kadar nefret-cehalet varken kim anlar?"...
diye gitti gidiyordu..
Son an, son bir gayret salladı Brahmā Sahampati:
"tek, sadece tek birisi anlarsa, değmez mi?"
çıkmaza girmeyen hayattan çıkamaz,
kendin olmanın basitliğini başaran bilir ki:
o tek ruh sensin.
bir tek sen varsın.
Cansın.
"bütünleşebileceğin"
ya da
"kayıp edebileceğin" bir şey değil.
Sen 'O' olmaya,
insan olmaya bir an tutunamadığında
görüyorsun.
Kendine bakan birine
başkalarının bakışı önem kazanamaz.
Bu bütünlüğün içinde ne kazanç,
ne de kayıp olabilir.
Korkunun anlamsızlığını anlamadan
korku bir kuru yaprak gibi düşmez....
bir ayrılık olmadığını,
olamayacağını sindirdiğinde
çocukluğun saflığında savunmasız bir hayata açılıyorsun.
Hayat bu,
tahtlara da oturtur,
çarmıha da gerdirir,
ama esas soru :
hayatın ötesi hayatı görenleri tekrar inandırabilir mi?
Bir an olsun şüphe yaratıp "Baba, beni niye terk ettin?"
dedirtebilir mi?
Dedirtse de o zaman dediğimize inanır mıyız?
Sakın cevap vermeye kalkma...
sakın.
Sus, bırak bulutlar gelsin, geçsin...
yağmurlarını bırakacaklarsa,
aralanacaklarsa, bırak.
Geriye çekil
ve
en geniş açıdan bak..
bakışları geriye takip et.
sen kim/ne sin?

10 Şubat 2013 Pazar

Bilmece



Hayata dair garip amaçlar edinmiştim 
ve evet haklısın 
hayata dair amaçlar edinmem bile garipti
Bir avuç toz gibiyim, 
Hadi ne duruyorsun, üflesene beni 
Karışayım şehrin lanetlenmiş kokusuna
Ruhumda bir anekdot sancısı, 
yaşlı 
ve 
ardışık.. 

8 Şubat 2013 Cuma

İtiraf








Sevmeyi unutalı yıllar oluyor.. Tekil bir korku benimkisi.. Belki de becerememek.. Ya da günün birinde bu bağımlılıktan zorunlu olarak kurtulma ihtimali gibi.. malum herhangi bağımlılık yapıcı bir madde beni bırak deme bilincine sahip değildir.. Ya da özlemini duyduğum sürekli kaçış halinin ebediyete kadar yok oluşu.. Zihnine giren kişiliklere kıyamayan şizofrenin kasvetine benzer bir amaçsızlığa sahip ruhumun yama tutmayan hırpalanmış kısımları.. Hep çetrefilli.. Nedenini bugün bile anlamlandıramadığım bir vazgeçişle, nihilist duygularla doğdum.. İstemedim.. Huzurum kaçmasın diye mutlu olmaktan bile vazgeçtim.. Sorularla kendi huzurumu kaçırmaya başladığım zaman, kendimden bile vazgeçtim.. vakit geçiriyorum.. huzur tek değerli şey sanırım.. Ama ahşap lekeli kadın kokusu... ve güzel bir kadın sesi.. kelimelerin anlamından tamamen tenzih edilmiş.. Öyle işte.. Üzülme.. Karşıma çıkmanı şu sıralar istemiyorum.. Belki daha uzunca bir süre.. Halbuki aynı kadehten rakı içseydik.. birbirimize balık sosları, mezeler tarif etseydik.. yapamadığımız şeyler için birbirimize sarılıp ağız dolusu küfürler etseydik.. olur muydu? olsaydı be güzellik.. eksiklerimi görmenden korkmasaydım keşke.. Yol beni çağırmasaydı bir daha keşke.. seninle aynı yola çıkarım lafını duymak için gerekli sorumluluğu alabilecek dinçlikte olsaydım keşke.. İsterdim ölmeden gömülmek koynuna.. solup gidiyorum.. yine.. yeni.. yeniden..