25 Ekim 2016 Salı

Abaddon




İki büyük yarımdı hedeflediğimiz tutku
Yorgun ve uyku geçitlerinde unutulmuş bir dize

Yasak dualar yatıyordu ölümün bekaretinde
Bense ölü kırçiçekleri biriktiriyorum ceplerimde

Berraklığıyla bizi izlerdi bir ayna
Katiyet yeterli değildi katatoninin mantıksal çekimine

Yanılgının tarihi, aforoz edilmiş saflığın tarihiydi
Sessiz karanlığa söylenmiş ilahiler dillerimizde

Ölümün sufle verdiği oyun kadar bulanıktı giz
Hatırlatır bize sağırlığını duvarlarımızın yaşam denilen acele

Bir gizeme açılan sefaletin soğuk basamaklarında
Tanrı bizi onurlandırır edilgenliğiyle

Her şey birin içindedir, bir her şeyin
Hiç ulaşılamaz olan nihai sınırlarda tamudan korkmak niye?

23 Ekim 2016 Pazar

Hues of Vicious Circle




Ve ötesinde, bunun ötesinde bir şey
Dili çürütüyordu mekanik anlam sürekliliği

Sessiz bir ordu gibiydi beyaz ölüm
Sakar kuşların gözlerinden damlayan utanç gibi

İç çeken bulutların dilinde bir ağıt
İlahi derinlik altında kıvranan sezgi

Savaşın başladığı yerde tapınağımızın duvarı
İlahi bir dille çizilecek kutsal gözleri

İhmal edilmiş bir bahçe belleklerin yankısı
Bir süre sonra döndük isimsiz, yargılarken yıkık şehirleri

Boşlukta sürüklenen tuhaf tanrıların uyumsuz yankıları
İkna ederken büst gibi katı bir belirsizlik bizi 

Sessizce bükülen karanlık bir rüzgarın zayıf nabzı gibi yürüyorduk
Ev belledik ruhlarımızda beyaz bir leke gibi kalan özlemi

Ve bozguna uğramış, ağır yaralıydı sessizlik sınırını aşamayan birçoğum
Edilgen bir başkaldırı teselli eder kurtulmaya çalıştığımız 'ben'leri

Epik bir vurdumduymazlıkla yanlış yolda yürüyorduk
Adsız kalan bütün korkularımız, acemice çizilen sınırların izleri