27 Temmuz 2012 Cuma

5. Boyut









Kırık saatler bile önleyemedi
Düşlerimin soluşunu,
Aynı sonu bekliyordu
İmgelerini yitirmiş bir ozan




Yoksa,




Yoksa,




Tanrının küsüşü gibi miydi
Bütün kaybedilmiş oyunlar


?

GÖZ








Dünya'yı haritalar ile
iki boyuta indirgediğini sandı
İnsanoğlu,
O haritalara sınır çizip
Dünya'yı hapishane haline getirdi
Ve bu yalanlara
insanları incitecek kadar inandı
Maddesi bilinç,
manası olmayan
On iki boyuta
yakıştı mı bu darlık ?


Özgürlüğümüz, bizi değiştirecek kadar
bizden büyük olamadı
Yazık!

Amaç





Bilinmezin elçileri
Bilmezler birbirlerini
Bazen bilmezler kendilerini
Acıtırlar

Antik Karar





Yürüdüm
İki Yol çıktı 
karşıma
Antik sorgulamaların başlangıcı
Kubbe,
İnek mi?
Tavus Kuşumu?
Yırtıldı papirüs
Yol yok oldu


Bilemedim?

Çıkarım





Şüphe etmek bir trajedimidir bilinmez ama "kimi zaman trajik sonuçları olan özgürlük" olma ihtimali yüksek...

İklim






Geldi beşinci mevsim
Bu mevsimde gökkuşağı 
Görünür yağmurdan önce
Kefen giyer yapraklar
Baharın eşiğinde

İşaret










Kuyunun dibinde
Oturmuştu 4 okur
6 inanırların çatısı altında
Yeniden dirildiler
Yol uzundu
Yol karmaşık
Olmamalıydı bu yolda
Tek bir sarmaşık
Mecliste toplandılar
Savaş kararı verildi
Derken bir kapı aralandı
Sayılar nakşedildi
Yükseldiler Gök meclisine
Allah adı zikredildi
Kuzeyin adaleti yılan belirdi
Yılan öptü güneyi ekin ekildi
Döndü hamile bir kadına
Kuzeyin temsilcisi
İki kırmızı böcek 
Gönderildi Mısır'a
İki mavi Kabe'ye
Nur'un koruyucusu yılanlar
Doldu heybeye
7 Kristal yol vardı
Aralarında 6 Nehir
Yılanlı yolda olmaz zehir
Geçti 5 savaşçı sondaki mavi sınırdan
Bitimin başlanğıcı geçiyordu............

Miras






İyi babaların
oğullarına 
tek mirasıdır
vicdan azabı...

Mülakat







Sen benim zamansal boyut dışı ünlemim
Tanrı gibi beni duyamayacak kadar yükseklerde,
her söylediği üç noktam
Yansıdı çıplaklığım cümlelerime
Oysa seni anlamaya gelmiştim
Kendimi anlamazlıktan 

Kırılma








Kendimden kaçarken çarptığım o ayna senmiydin?
Hani sokakta yolunu kaybetmiş rüzgarın
Bana adını fısıldadığı
Anlayamadım
Anlatamadım

Cevap



Kendi kanatlarınızla uçmadığınız sürece kuşların neden şarkı söylediğini anlayamazsınız...

Belki






Beklide insanın tek panzehiridir şüphe 
ve 
farkındalık bir parmak izi kadar hastır insanın kendisine

Talep








Üstüme bol
Ya da
Dar gelecek
Bir hayatı biçecek
Terzi gönderme
İstemem
Çıplak geldim 
Çıplak giderim
Bir kefen bile dilenmem!

Bir Delinin Akıl Defteri





 


Genç adam akşamdan kalma bir vaziyette üstü çıplak altında siyah-beyaz damalı bir pijamayla eskiciden aldığı bir yatak üzerinde uzanmış vaziyetteydi. Yarı realite yarı düş içinde gibi hissediyordu kendini. Yanlışlık nerde bilemiyordu. Yorgun görünüyordu yatağında. Birden gözleri açıldı. Rüyasında neyle savaşmışsa onu hırpalamışa benziyordu. Sol gözünden yanağına süzülen 3 damla yaş beliriyordu soluk yüzünün üstünde. Doğruldu, ayağa kalktı. İlk yaptığı iş taş sobasını yakmak oldu. Odun ve kömürler tutuşturduktan sonra kendine kahve yaptı ve sabah kahvaltısı olarak ilk cigaralığını sardı. Karşılıklı duvarları mavi ve kırmızıya boyanmış yüksek tavanlı eski bir odaydı kaldığı. Sobanın hemen yanında bulunan kısa kırmızı duvarın üstünde eskiciden aldığı sahte “Dali’nin Yel Değirmeni” tablosuna ilişti gözü, histerisine engel olamadı, aniden ayağa kalktı. Tabloyu duvardan aldı ve kapağı açık sobanın önüne elinde tabloyla oturdu tekrar. Bir süre ateşi seyrettikten sonra çerçevenin içindeki resmi çıkardı ve hayatında ilk kez yarışmaktan kaçtığı, düzenine bir türlü alışamadığı, midesinin bulandığı insan yığınlarına bir şey ispatlamak ister bir halde resmi sobaya attı. Resmin yanmasını seyretti, cigaralık ve kahvesini yavaş yavaş içti. Elinde sadece çerçeve ve yüzünde acı bir gülümsemeyle karışık bir zafer ifadesi vardı. Ayağa kalktı, hayatında ilk kez kendini kendisine bu kadar yakın hissediyordu. Çerçeveyi kafasına geçirdi kendinden başka güzellik yokmuş gibi. Çıplak olan üstüne nihayetinde bir şeyler giymek geldi aklına. Yine siyah beyaz damalı olan pijama üstünü geçirdi sırtına ve dışarıya çıktı. Usul usul dört kat merdiven indi. İnsanlara olmasa da kendisine kendisinin güzel olduğunu ispatlamıştı. Sokak boyunca yürüdü. Metroya bindi hayvanat bahçesi durağında indi kafasında çerçeveyle, insanlara bir şeyler anlatmak ister gibiydi. Hızlı adımlarla saatlerce yürüdü. Nihayetinde özel bir sokağa geldi. Sokak ikinci dünya savaşı sırasında ölenlerin anısına düzenlenmiş çıkmaz bir sokaktı, yolun bittiği tarafta kaldırım taşlarından bir gözyaşı figürü yapılmıştı. Ayakları onu o sokağa sürüklemiş gibiydi. Histerik bir biçimde çerçeveyi kafasından çıkararak gözyaşının bulunduğu yerde ki ufak bir duvar parçasında kırdı çerçevenin yarısını, kendisini durduramıyordu. Attı kendini sokağın dışına. Biraz daha ilerledikten sonra elinde kalan çerçevenin iki kenarıyla savaşın götürdüğü güzelliğinin yarısına rağmen bir şeyler yapabileceğini ispatlamak ister gibiydi. Meydanın ortasına oturdu ve elinde kalan çerçevenin iki kenarıyla bildiği bütün geometrik figürleri yaptı. İkiye ayırdığı kalan iki kenarın birisini meydana bıraktı. Ayağa kalktı, savaşın kırdığı güzelliği kurtardım der gibiydi ama işi bitmemişti daha biraz daha ilerledi. Aç olmanın, yorgunluğun ve cigaralığın etkisiyle vücudu onu taşıyamaz hala gelmişti. Elinde kalan son parçayla bir telefon kulübesine yaklaştı ve kalan parçayı telefon kulübesinin üzerine bırakarak oradan uzaklaştı.

Duruldum





Gidiyorum ben
Avucumda kırık kokun
Cebimde senden kalma küçük tatlı anılar
Sarhoş çiçekler ve sen,
kâfiydiniz yağmurun ipinde asılmak istemine
Ezip geçmek zordur ya yaşananları
Ezmek istemememdendir yaşama kayıtsızlığım
Durgun su gibi.

*Takahama Kyoshi'den derlenmiştir.

Ağladım





Örter bazı acıları ağlamak
Ya zayıftım gözyaşlarımı gösterirken
Ya da zayıflığımı göstermekten çekinmeyecek kadar güçlü
Ağladı bebekler varoluşun acısını tattıkları ilk saniye
Sonbaharda doğanın yeniden dirilmek üzere olan ölümüne,
ağladı yapraklar
Tanrı gözyaşlarından yaratmıştı okyanusu
Nehirler kadar ağladım.

Ketum









Başlangıçta sessizdi her şey
Sonunda da sessiz olacaktı
Ne olduysa aradaki ütopik yolculukta oldu
Zimmetime geçirdim sessizliği
kendi varlığıma müsamaha göstermeden
İnkârların en erdemlisiydi susuş
En sadık kadar sustum.

Gördüm








Gölgeler kaydı yaprağın üstünde;
gördüm yüzünde yakamozu
çemberin dışında beni bekleyenin,
sessiz ve ıslak
Sana kurduğum cümleler giyinirdi,
satırlar soğumasın diye
Kan dolu ırmaklarda kutsandım
Kalbine giden sayısız basamak vardı,
nasıl çıkacağımı bulamadım.

Aşk







-Özgül ağırlıkları eşit iki ruhun kutsal birleşme ritüelleriyle gerçekleştirdikleri bir ibadet yöntemi de olabilir aşk. Birbirinizin tapınağında kendinize erdiğiniz.

-En güzel lanettir belki kendisi. Tanrının kendisi ve çocukları için gökyüzünde sakladığı. Kayıp parçadır bulunamayan. Aşkın tek belirleyicisi kokudur cennetsel olan. Çalamayacağınız, çalınamayan.

-Ben sen olamayacak kadar kendimi seviyorum, senden de ben olmanı istemeyecek kadar seni seviyorum deyip tasavvufa yeni bir anlam katmaktır belki aşk.

İntihar






Kutsal kaosun,
Sonu gelmez dehlizinin unutulmuşluğunda, 
Hayal kırıklığı zehri içerken 
Fark ettim; 
Şizofrenin intiharının toplu katliam 
Anlamı taşıdığını.


Vakitsiz, münferit bir intihardı
Bu sefer şizofreninki
Ayçiçeğine inat,
Uçan tırtıl misali!

Sır







Beşin hemen üzeri
İki
Biri sarhoş, biri deli
Üçüncüsünün varlığı
Değil bile belli

Şüphe










Kimine göre kilitsin
Kimine göre anahtar
Kimi kapı der
Kimi Duvar

Contemplating an Invisible Mirror







Gümüş bir bıçakla kestim geçmişimi
İçinde saklanmış naftalin kokulu yalnızlığım vardı
Soyundum yansımamı
Geriye ayna kaldı

Oyun




Yalnızlık


π





3,14’tü hayat
3 Hikâye, 14 iki yarım
7’si gökyüzünde
7’si yeraltında
Küsuratı bulabilen
Kalamaz bu yer saltanatında

Narsistik Absürt Bir Aşk Hikayesi




Olmalıydı âşık
Gecenin gündüze,
Tanın kucağında,
Âşık olduğu gibi...
Bir kokarca
Kaplumbağaya,
Nergisinse
Bir peri kızına,
Olmadı işte
Aksi gibi
İki aksinin
Akislerine âşık olduğu yerde
Oldular âşık birbirlerine 
Nergisimsi
Bir ölümdü bu sefer
Bülbülünki ki ;
Hikayesini anlatmak bize düştü

Kokarca: ( Skunk Origin Myth ) narsizmin sembolü / Kızılderili Mitolojisi
Nergis: Yunan mitolojisinde narsizmin sembolü

Tablo: Salvador Dali / Female Figure with Head of Flowers / 1937