24 Kasım 2018 Cumartesi

Fairground




Yeminliyim içimdeki tanrıyı uyandırmamaya
Verilen son büyük savaştan sonra silindi kişiliklerim
Karanlık patikaların uğursuz seslerini duymuyorum artık
Unutulmuş kuytu bir köşede hiçlik içinde dönüyorum

Tanrıların kasvetli şöleniydi deliliğim
Seçimlerimi inkar ettim kutsanmamak için
Benliğe saygısı olmayan bulanık duyguların maskaralığı
Sadece günahkar özüme sunuyorum kendimi

11 Ağustos 2018 Cumartesi

Yaşamak Dediğin



Onulmaz bir kibirdi hakikatin önünde duran
Kehanet tapınaklarında hüzün ayinleri
Manasız ve zamansız içimizden geçiyor düşler
Bizdeki münzevi hal değişiyor sadece acının boyutu değil

29 Temmuz 2018 Pazar

Mektuplardan Alıntılar 1



`Ruh hatıraların rahminden doğarmış` diye düşünmeye başladım son dönemlerde… İç güdülerimiz acı doğumdan önce alacakaranlığın geniş yüzeyi gibi.. Bu sürecin tam olarak ne zamana tekabül ettiğini hiç bir zaman bilemeyeceğiz sanırım… Ancak döngüye karıştığı için farklı formlarda süreğenliği hiç bitmeyecek gibi.. Tabii bu önerme spekülatif olmaktan öteye geçemeyecek biz yaşayanlar için.. En azından şu an için… ne olduğundan emin olmadığım bir şeyler düzgün gitmiyor.. Her şehrin bir ruhu vardır ve ben ruh eşimi bulduktan sonra sonsuza kadar kaybetmiş olmanın umutsuzluğunu yaşıyor olabilirim.. O şehir ki o da tarihin rahminden doğmuş.. Bütün huzursuzluğumu buna bağlamıyorum elbet.. Kaldı ki makul ölçülerde mutlu bile sayılabilirim…  Emin olsaydım mutlaka acı çekerdim.. Nedenleri kendime göre yontmamak duygularımı uçlarda yaşamaktan ziyade sürekli arada kalmış bir nötr olma durumuyla baş başa bırakıyor beni ki bu da birşeylerin yolunda gitmemesi hissine rağmen bana konfor sağlıyor… Bir zamanlar (Algımın gerçeküstü olduğu zamanlarda) dünya diye bir şey biliyordum, gölgem kadar yakından beni takip ederdi ve beni bırakmazdı.. O dönemlerde anladım Tanrı`nın yükünün ne kadar ağır olduğunu.. O zaman anladım Tanrı kavramına bu dar algımızla ve zekamızla aslında hakaret ettiğimizi… O gün bugündür üzüntünün içime `topluma karıştığım zamanlar` daha bir sindiğini fark ettim.. Çoğu şeyden kaçar oldum… Yitik zihnimde adı konulmamış bir mucizeyle tasvir ediyorum artık inandığım olguyu.. Yürünecek bir yol değil istediğim, hatıralarla kendini gerçekleyecek derme çatma bir patika sadece. Çünkü tümevarım diye birşey var.. Çünkü evreni bir yağmur damlasına bile sığdırabiliriz… Yani kapsamı daraldığında veya tükenmeye yüz tuttuğunda, devasa bir dağın çölü kardan ayırdığı yere dönebiliriz. Ancak karşı pencereme baktığım zaman, bilinmeyene yer olduğu sürece evrene daha fazla karışmak noktasında düşüncelerin zalim akışını kesintiye uğratmadığımız sürece umut var. Buda damla yerine evren, patika yerine uzun bir yol demek… Karşı pencere beni aşıyor sanırım… İnsanın varlığını reddetmesi talihsizlik mi bilmem ama günümüz dünyasında yaşama tutunmak için verilen savaşta savaş boyası görevi görüyor… Ben savaştan hep kaçtım.. Ne ve nasıl olduğunu kabul eden az kişiden biri oldum hep.. Sosyalleştiğim zaman güven duygum bu sebepten sarsılıyor hep.. Sürekli güvensizlik içinde yaşayıp, hayatı toplam düş olarak yorumlayabilirdim aslında; Ancak varoluşun tamamı, herhangi bir tuhaf düşün içeriği olarak eşit derecede sadakatsiz görünmeye başlıyor gözüme.. Aslında anlam arayışında yürümeye başlamıştım ancak yolun çok aşağısında aşılmaz bir engelle karşılaştım: ölüm. Sürekli belirsizliğin yegane kaynağı.. Bu yüzdendir ki asırlık bir felsefe aramıyorum artık.. Bunun yerine geçici bilgeliği tercih ediyorum… Geçici bilgelik içinde kanıtım hazır: iç dönüşüm… Algılamayı becerebildiğim noktaya kadar birbirlerini besleyecek süreğen iki olgu.. İçimdeki şeylerin değişmesine izin vermek, içimdeki şeylerin büyümesine ve çürümesine izin vermek kesinlikle zor kabul ediyorum… Bu iç geçimsizliğe alışmak büyük cesaret gerektiriyor. Ama ödül paha biçilemez: dönüşüm sanatı gerçek yaşam sanatı haline geliyor…  irrasyonel ve ölçülemez arzuları tehdit etmeye cesaret edebildiğim sürece makul ölçülerde mutlu kalacağım sanırım…


Yolun sonunda veya başında bilemiyorum ancak arayış yolunun son dönemecinde karşılaşacağımız ölüm üzerinde bir kaç şey söylemekte gerekiyor.. Tabii bunları söylerken hala nefes alan biri olarak söyleyeceğim bunları… Kaçınılmaz olanı unutmak, geri dönülmezliğe direnmek beyhude girişimler bana göre. Bu benlik felaketin dolaşımlarından kalıcı olarak kaçabilseydi, bu dilden ödünç aldığımız ego felsefe olmadan, tarih olmadan, masal olmadan, konuşulan aşk olmadan vahşice çıplak kalırdı. Öyle pek çok insan mevcut.. Herhalde yaşama bir şekilde tutunabilmenin yegane şekli bu olsa gerek… Ölüm sonrası için fantezilerimiz yoksa onu sadece bir dönüşüm olarak yada doğru tabirle nereye evrileceği belli olmayan bir dönüm noktası olarak ele alabilirsek şimdiki ve geleceğin sürdürdüğü, beslendiği ve tüketildiği temel olan bir yansıma şeklinde hayatımıza etki edecektir.. Zahmetsiz varlığımız böylelikle çaba sarf eden her şeyin üstünde egemen olacaktır… Ve belki de hepimiz gittikten sonra kalacak bir tür gerçekliği düşünmek ya da hayal etmek,  bir çeşit metafizik zemin, geçmekte olduğumuz daha az acı verici, daha az trajik bir kurgu olarak görünüyor. Hayatımızı yaşayabileceğimiz aşkın her inanç, bugün, belki de sadece insan yapımı olduğu için, güvenilmezdir… Kaybolduk, yalnız bir gezegenin uzak kaosunda terk edildik, bizi kesin bir şekilde – herhangi bir kesin gerçeğe götürecek- hiçbir yol göstericimiz yok. Buna rağmen başarısızlık esasen asılsızdır ve biz ve her zaman isimsiz bir ırk, tanımlanamayan bir varlık olacağız. Kendi içimizden, algımızdan başka kılavuzumuz olmayacak.. Gnothi Seauton!!

11 Temmuz 2018 Çarşamba

Uncertainty



Anlaşılmaz büyüklükte bir belirsizlik akıntısıyla sapıyoruz yolumuzdan
Sonsuz olasılık arasında belirsiz ve sınırlı bir hayattır bizi kucaklayan
Ne yapmamız gerektiğini tatminsiz bir şekilde tahmin eder anıtsal hediye
İtiraf etmeliyiz yaşamlarımızın önceden belirlenmiş kesin bir seyri olmadığını
İdeallerimiz sıkıştırılmış zamanlarımız boyunca bizi yönlendiren ipuçlarından arındırılmış
Ölen bir maneviyatın izini bıraktığımızda yokluğun toplam boyutunu mu yaşıyoruz?
Bedenim olan bu rüyaların temeli sonsuz bir uykudayken dinlenecek:
Yolun anlaşılmaz bir cevap olacağını anlayacağım nihayetinde…
Beni çevreleyen tüm tecrübe toplulukları kaybolan bir ulağın enkazından başka bir şey değil

14 Haziran 2018 Perşembe

Sürreal Anksiyete



Bu dünyanın kalıcı çiğliğinden
Zamanın kararlı akıntısına kapılmak
Hayatın son kalıntılarıyla sürekli mesafeli
Bir yıkımın yaratılışı ardından
Uzun bir mücadeledir saf bir şey yaratmak
Yeni çaresizlik döngüleri elde edilmiş mutlak bize
Vicdansız bir uyku döngüsü gibi dağılan bilincimin
Kesiştiği bir hayal gibi topallıyorum
Görünmezlikle dolu bir uyku döngüsü
Ayrıştırılmanın statik kibri
Egoların hükümdarlığına şahit oluyorum
Kimliğimin istenmeyen itirafında
Yollar ve patikalar arasında kayboluyorum

6 Haziran 2018 Çarşamba

Nevermore II



Asla kırılmayacağım
Ne kadar düşersem düşeyim
Boş bir gökyüzünden yaratılışın bütününe
Bilincin  keşfedilmemiş bir an olduğuna tanıklık edecek herşey

Acı bir gölge bırakacak zamanın anlamı
Zihnimde yanan bir fısıltı olacak sessizliğin melodisi
Tarifi zor nüanslar üzerinde silinecek cehaletin duvağı
Anlamı esnetilen kaosun ritmi, sentezi olacak olasılıkların

30 Mayıs 2018 Çarşamba

Sophistication



Öngörülebilirlik çevresinin çok ötesinde
Acı karıştı umuttan feragat etmenin zevkine
En büyük gerçekliğin hüzünlü ütopyasıydı ellerimdeki
Alacakaranlık bozuldu isimsiz anların huzursuz çöküşünde

26 Mayıs 2018 Cumartesi

Ben ve Gökyüzü



Korkuyorum
Ben ve gökyüzü
Evrenin karanlığında gizli
Karanlık
Bir çocuk gibi
Boynundan asılıyor
Defalarca tecelli edecek kadar
Cüretkar günahlarım
Asil bir vurdumduymazlıkla
Yineliyorum inatçılığımı
Aslında
Ben ve gökyüzü
Korkuyorum

Recognizant



Bir kurgu içinde uyanıkken
Terk etmek zorunda kaldım kavramsal sırları
Görünmez fikirlerin kalkanları arkasına sığındı bilinç

Bir sır içinde ikiyüzlü devinirken
Rehber edindim gölgenin karanlığında kaybolan umudu
Bir tırtıl gibi kozamda biraz hazin hala bekliyorum sonsuzluğu

9 Mayıs 2018 Çarşamba

Denial



En büyük arınma,
Umuda olan bağlılığımızdan vazgeçtiğimizde geldi
Koşullarla ilgili tüm mutluluklar önemsizmiş
Yanlış anlaşılmalara meyil etmeyecek kadar uzunmuş sınırlarımız

Sınıflandırmayı reddediyoruz
Mutlak gerçeğin imkansızlığından kesinlikle eminiz
Önemsizmiş karanlık bir güneşin altında yanmak
Sözlerin kaybolduğu bir dünyada daha sahtekar kurgularımız

17 Mart 2018 Cumartesi

Yanılgı



Ebedi bir uyku içinde dolanıyor rüyaların temeli
Yeniden form değiştiriyor zihnimizde dolanan yaratıkların kökeni
Yanıldığıma dair hiç şüphesi yok ruhumdaki yıldız kümesinin
Yol belirsiz ve anlaşılmaz bir cevap oluyor süreğen
Dünyanın ağırlığını takip ediyor tevazu
Bense çoktan kaybedilmiş bir savaşa gözyaşı döküyorum

9 Mart 2018 Cuma

Daydreaming





Her monoton tecrübenin ardında saklanmış 
Güdülerimizi rüyalarımıza ulayan bir uçurum var
Rutinin ardında nefret dolu bir şaşkınlık hali 
Girmek istiyor sağır hayatlarımıza
Ama biz bilincimizin orta yerinde 
Uykuya dalmış gibi duruyoruz
Şiddetli bir dalga tek ihtiyacımız 
Bazen bu kısır döngüyü  hayal etmeye devam eden 
Acılara katlanmayı reddediyoruz 
Yalnızca mavi bir abisin tabanında 
Güneşi bekleyen sessizlik kadar halsisiz 
Aslında sürekli şüphe ederek yaşayabilir 
Yaşamı toplam rüya olarak da görebiliriz
O zaman; 
Tuhaf bir rüyanın içerikleri kadar eşitsiz olur varlık bütünü 
Belki de gerçeklik varsayımlarımızdan çok daha coşkundur
Her halükarda içsel büyümeye 
Ve çürümeye izin vermek
İçsel acımasızlığa izin vermek cesaret gerektirir
Yutuluyor bulanık hayatımız gecenin karanlığı tarafından 
Ve şeffaf bir ışık çizgisi bizi 
Bulunduğumuz durumun çaresizliğinine  ikna ediyor
Belki de arayış umutsuzluğun bir sonucudur?





25 Şubat 2018 Pazar

Pazar Sıkıntısı



Zarif bir cümle haykırmak istedim zamana, kuzey rüzgarlarına bulanmış.. Biraz umursamaz, biraz da sitemli.. Yitik bilincimde adı konulmamış bir his ile betimledim kaotik düşlerimi.. Hiç bir rotası olmayan hislerim bulandı ardıllarıma.. Biraz memnuniyetsiz, biraz kederli.. Düşlerim geçmişimden kopup gelen çoğul kişiliklerimden süzülen imgelere tutsak… Bense çoktan vazgeçtim deneyimlerimle bugünümü gerçeklemekten… Kutsal sözcüklerle sarmalamaya çalışıyorum zamanı… Belkide zamana çivilenmiş melankolik haykırışlarımı hasıraltı etme vaktim gelmiştir kim bilir? Kim bilir belki de mezar taşı sırtında gezen birine evrilecek kadar cüretkar olmak gerekecek bu kısacık bilinç anında.. Her halükarda adsız kalmaya yazgılı olmamalı kendimize kurduğumuz tuzaklar… Çıkmaz sokaklar huzursuzluğun yegane paradigması.. Her şeye rağmen bu yağmurlu pazar gününde Gloomy Sunday dinleyip yaşama tutunmalı…

10 Şubat 2018 Cumartesi

Home



Yaptığınız her şey bir sessizlikle başlar
Sizi ilahi yerden uzak tutan mesafeleri aşabilirdim
Ancak geri dönüp başlangıç noktasını bulanıklaştırdım
Bir türlü koleksiyoncusu olamadım dağınık parçalarımın
Halbuki bulabilirdi Tanrı`nın ölçüsünü
Ulaşamaz sonsuzluğun bir yudumu
Başlangıçlarımızı kısa sürede kopacak kristal bir iplikten asıyoruz
En rasyonel tahminlerimiz zamanın vahametinin altında eziliyor